25 Mayıs 2008 Pazar


BÖLÜM-1

..........Yalnız başıma sokaklarda dolaşmaktayım.Canım sigara çekiyor.Hava kapalı.Hava kapalı olduğu kadar içimde bir garip bu gece.Paketimde hiç sigara kalmamış,karanlık sokaklara fırlatıyorum.Yüreğim gibi sadece sesini duyabiliyorum.İçimden bitmeyen sigara üretmeleri geliyor sigara firmalarının.Bir yandan da cevap olarak hiç kar edemeyeceklerini düşünüyorum. Ufff keşke bir sigarası olan diye yürürken ,yanıma sigara paketini fırlattığım karanlıkların içinden bir adam yaklaşıyor. Bana saati soruyor. 03:18 diye cevap veriyorum. Yanınızda sigara var mı diye soruyorum. Cebinden paketini çıkartıp bana uzatıyor. Sende kalabilir bende yedek paket var diye cevap veriyor. bir an için onun hayatımı kurtaran adam olarak düşünüyorum. Bende onun sayensin de dünyayı kurtarmış gibi düşünüyorum kendimi...........Hepimiz bazen öyle hayaller kurmazmıyız? Çocukluğumuzdan kalan nedir ki başka. Dünyayı kurtarırız , sevdiğimiz kadını kötü adamların elinden kurtarırız , yaşadığımız mahalleyi kurtarırız , bir şekilde birilerini kurtarırız ama. Bunlara neden olanda o ufak olaylar değilmidir. Dünyanın sonunu engellemenin bir kent sigarasından seçtiğini düşünsenize ; Gazetelerde günün manşeti : ‘’ Gecenin içinden gelen adam verdiği kent sigarasıyla dünyayı kurtardı.’’ Ne manşet ama!

Yazın bu saatlerinde insanlar gece eğlencesinden yeni dönüyor olurlardı. Aman boş verin kışın sokakların sahibi benim. Kışın değerini kim bilir ki zaten. Güzel yağan bir yağmur altında yalnız dolaşmanın zevkini. Eğlencenin hası kışın bu sokaklarda gizlidir. Zaten aslını sorarsanız yazlık elbisemde pek yoktur. Yazın beyaz atletin üzerine pardüse giyer dolaşırım . Ondan kışlar bana daha cazip gelir. Yazın herkes aynıdır ama kışın öyle değildir. Gece sokaklarda dolaşan her insanın bir özelliği vardır. Hiçbiri boş dolaşmaz. Yaptıkları işleri anlamak mümkün değildir. Eminim ki yaptıkları işlen alakasız giyiniyorlardır. Mesela bana sigarayı veren adamı ele alalım : üstünde bej rengi bir palto var , yakaları kaldırmış , paltonun kollarında ufak karartılar var. İçinde benim yazın giydiğim gibi bir atlet. Gözlerinde ürkek bakışlar var, gözlerini benden kaçırıyor sigara paketini verirken bile başka tarafa bakıyordu. Siyah renk pantolon diz yeri yapmış. Saçları tepeden dökülmüş ama yandan gelenlerle üstü kapatmış. Suratı biraz kızarık , zaten ağzı da biraz içki kokuyor. Benden biraz kısa ama kilolu. Büyük ihtimal bir gece kaçamağından geliyor. Yakın bir yerlerde olduğu kesin evden atletle çıktığına göre. Ama bilmeyen biri olarak siz buralarda dolaşmış olsanız adamı büyük ihtimal gece ekmek yapmaya giden bir fırıncı sanırsınız. Onu da en zekiniz içine giydiği atletten tahmin eder. Fırın nasıl olsa sıcak adam iki adımlık yol için içine bir şey giymemiş diye düşünürsünüz. Ne kadar safsınız. Aslında o adam sadece yatağına dönmeye çalışan bir gece kuşu ve başına bir bela gelmeden evine o sıcak yuvasına gitmek istiyor. Nasılmı?
..........Pantolonunun diz yapması en az 1 çocuğunun olduğunu ve çocuğunun da 5 yaşından büyük olmadığını düşündürüyor bana. Yerde çok oynamış olsa gerek. Kaçamak bakışlar yanlış bir şeylerin yaptığının göstergesi. Bana bakmaması da bunu kanıtlar nitelikteydi. Paltosunun kolundaki izler evinin kömürle ısındığının bir göstergesi. Kelliğini kapatmaya çalışması da hala içinde çapkın bir dürtü olduğunu temsil ediyor. Benden korkmuş olmalı paketi verdiğine göre. Onu soyup öldüreceğimi düşünmüş olsa gerek. Aslında oda bir paket vererek kendi çapında beklide hayatını kurtardı. Demek ki kent sigarası sayesinde bugün iki kişinin hayatı kurtulmuş oldu.
Ben gaspçı olsam sanırım böyle bir adamı soymayı tercih ederdim. Bu tipteki adamlar hiç zorlamadan her şeyini size teslim edecektir. Tek amacı gazetelere manşet olmadan evine ulaşmaktır. Bu tarzdaki adamlara doğru zamanda yakaladığınız zaman her şeyi yaptırabilirsiniz. Tahmin edemeyeceğinizden bile fazlasını. Her hangi bir gasp aleti bile göstermenize gerek yok. Bakışlarınız yeter. Sadece bakışlarınızla gecelerin hakimi olduğunuzu gösterin yeter. Buda benim için zor bir şey olmasa gerek.
..........Düşünüyorum da şu apartman dairelerinde farklı farklı hayatlar yaşıyor.mesela giriş katı olup ta eğer perdesi açıksa içeri bakmadan geçemem. 4 saat önce yürürken 70’lerden kalma bir apartmanın önünden geçiyordum ; giriş katında bir perde açıktı. Dairenin düzenine bakılırsa okumuş yazmış yaşlı insanlar oturuyor. 2 tane tekli koltuk pencereye ters konumda duruyordu. Televizyonda gece yarısı haberlerinde vereceklerinin özetlerini gösteriyorlar. Tekli koltuğun birinde biri oturuyor, bana sırtı dönük. Elinde kalınca bir kitap. Ellerinin kırışıklığından 50 yaşın üstünde olduğa eminim. Serçe parmağında ufak gümüş bir yüzük var. Nişan yüzüğümde tam olması gereken yerde. Kesin elindeki de tarih kitabıdır. Belli yaşın üstündeki insanlar genelde hep tarih yada siyasal ve siyasal tarih üzerine kitaplar okurlar. Neden mi? Ertesi gün öğretmen evinde emekli arkadaşlarıyla buluştukları zaman bunca geçen seneden sonra konuşacak bir şeyleri olsun diye. Salon diye tabir edebileceğim yer hafif sarı bir ışıkla aydınlatılıyor. Işığın kaynağını tespit edemedim ama yerden destekli bir şey olduğu kesin. Duvarlar şampanya rengi gibi düşündürse de (sarı ışıktan dolayı) aslında gri. Buda kolay diğer köşelerin ışığın yansımasından eşit olarak faydalanamamasından kaynaklanıyor. Aynı bir üvey evlat gibi. Üvey çocuklardan gerçek aile sevgisinden uzak büyüdükleri ve sevgiyi eşit oranlarda almadıkları için onlarda üzerlerinde hayatın gri rengini taşıyorlar.
..........Eşi olarak tabir edebileceğimiz kadın az önce yanına oturdu. Adam kitap okumayı kesiti ama kitap hala ellerinin arasında, işaret parmağı kitabın arasında kaldığı sayfada kitabı göbeğinin üstünde tutuyor. İkisi beraber yorum yaparak gece haberlerinin içine daldılar. Kadın bir yandan televizyona bakarken diğer yandan yanında getirdiği portakal ve elmaları soyuyor. Kocası rahat yesin diye dilimleyip sehpanın yanına bırakacak. Soyarken bir yandan da meyvelerden ihtiyacı kadar olanını yiyor.....(bölüm 2 çok yakında)